Tümay Mercan
Köşe Yazarı
Tümay Mercan
 

Yeşil binalar bir moda mı?

Yeşil bina veya diğer adıyla çevreci binalar, çevreye ve doğaya saygılı ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan binalar olarak  tanıtılmakta. Yeşil binaların özelliği;  yer seçimi, tasarım, inovasyon, kullanılan yapı malzemelerinin özellikleri, yapım aşamasında dikkat edilen çevresel etkinlikler, yapım tekniği, atık malzemelerin yeniden kullanılması  gibi konulara yaklaşımı. Yeşil binalar aynı zamanda teknolojiyi de iyi kullanmaya çalışarak Çevreci Akıllı Evler olarak da adlandırılmakta. Yani evinizin buzdolabında biten bir gıdayı buzdolabınızın markete sipariş vermesi gibi. Yeşil binalarda enerji tasarruf ve konfor, tasarım ön plana çıkıyor ama bir de madalyonun diğer yüzü var. Bu modern alanlar ve yapı malzemeleri oluşturulurken tamamen çevreye zararsız olduğunu söylemek mümkün değil gibi görünüyor. Yeşil binanın  kabul gören tekniği, teknolojisi ve insana sunduğu yaşam aslında insana ve doğaya dost değil. Bu alanda kullanılan/ kullanılacak teknolojinin üretimi, kimyasallar, bu alanlar oluşturulurken yok edilen yeşil alanlar, insanı yalnızlaştırma ve gerçek sosyal hayatı azaltma, bunun yerine farklı bir sosyal hayat sunumu yani kavramların değişmesi bile yeşil binalar hakkında şüpheye düşülmesi için önemli bir etken. Yeşil alanı yok ederek yerine beton blok dikip dışını bitkilerle süsleyip birazda teknolojiden faydalanarak konuyu şirin göstermeye çalışmak ne kadar doğru? Yeşil binalar bir pazarlama taktiği midir, gerçekte ne kadar sürdürülebilir, ne kadar samimidir? Nasıl ki bir zamanlar bahçeli evler yıkıldı, yerine çok katlı apartmanlar geldi, yıllar sonra insan için sosyal ve teknik açıdan uygun olmadığı anlaşıldı. Yeşil binalar da bir anlamda öyle. Apartmanların yeni yeni moda olduğu devirde apartman için negatif söylemde bulunmak nasıl olumsuz bir  durum ise bu gün yeşil binalar hakkında olumsuz söylemde bulunmak aynı. Yeşil Sertifikalar Sorgulanmalı mı? Yeşil binaların bir başka özelliği de sertifikalandırılıyor olması. Kullanılan malzemeden itibaren binanın  yeşil bina olma uygunluğu bazı kriterlere göre sertifikalandırılıyor. Yeşil bina sertifikasına sahip binaların daha da değerleneceği ve iyi bir yatırım olacağı sürekli üzerinde durulan bir konu. Bir dönem sağlık sisteminde JCI sertifikasının önemli görülmesi, her ülkenin kendi sertifikasyon sistemini kabul edip diğerlerini önemsememesi gibi yeşil binalarda her ülkede kabul gören farklı bir sertifikasyon sistemi var. Bu sistem sürekli yeşil binaları ön plana çıkarıyor. Konunun teknik ve sosyolojik detayları buraya sığamayacak kadar uzun. Ama bu günden gördüğüm yeşil binalar her ne kadar enerji tasarrufunu öne çıkartıyor olsa da geri planda görünmeyen önemli bir çevresel maliyet sistemi var ve bu maliyet tüketici ve çevreden  çıkıyor. Ayrıca sertifikalı binaya sahip olan bazı kişiler bunu bir övünç, reklam ve hava atma malzemesi de yapacaklardır. Ülkemiz her yeni tüketim malzemesinde bu tür örnekleri çokça gördü. Belki de yeşil binaları konuşmak yerine güneş enerjisinden maksimum faydalanmayı konuşmak daha doğrudur. Binanın dış yüzeyine yeşil bitkilerle suni olarak  kaplamak yerine daha az betonlaşmayı desteklemek, insanların gerçek doğayla buluşmasını sağlamak, çöpleri ayrıştırmak, tüm kaynakları  bireysel olarak tasarruflu kullanmayı öğrenmek lazımdır.   Sözün özü; Şehirleşme ve binalar konusunda  bugün ve ranta odaklı düşünce sisteminden önce, gelecek algısını, kalite bilincini, insan odaklı hareket etme düşüncesini aşılamak, sosyal dokumuzu ve toplum özelliklerimizi kaybetmemek, modanın etkisinden kurtulmak gerekiyor. Aksi taktirde yirmi yıl sonra her şey için geç olacak. 

Yeşil binalar bir moda mı?

Yeşil bina veya diğer adıyla çevreci binalar, çevreye ve doğaya saygılı ekolojik, konforlu ve enerji tüketimini azaltan binalar olarak  tanıtılmakta. Yeşil binaların özelliği;  yer seçimi, tasarım, inovasyon, kullanılan yapı malzemelerinin özellikleri, yapım aşamasında dikkat edilen çevresel etkinlikler, yapım tekniği, atık malzemelerin yeniden kullanılması  gibi konulara yaklaşımı. Yeşil binalar aynı zamanda teknolojiyi de iyi kullanmaya çalışarak Çevreci Akıllı Evler olarak da adlandırılmakta. Yani evinizin buzdolabında biten bir gıdayı buzdolabınızın markete sipariş vermesi gibi.

Yeşil binalarda enerji tasarruf ve konfor, tasarım ön plana çıkıyor ama bir de madalyonun diğer yüzü var. Bu modern alanlar ve yapı malzemeleri oluşturulurken tamamen çevreye zararsız olduğunu söylemek mümkün değil gibi görünüyor.

Yeşil binanın  kabul gören tekniği, teknolojisi ve insana sunduğu yaşam aslında insana ve doğaya dost değil. Bu alanda kullanılan/ kullanılacak teknolojinin üretimi, kimyasallar, bu alanlar oluşturulurken yok edilen yeşil alanlar, insanı yalnızlaştırma ve gerçek sosyal hayatı azaltma, bunun yerine farklı bir sosyal hayat sunumu yani kavramların değişmesi bile yeşil binalar hakkında şüpheye düşülmesi için önemli bir etken. Yeşil alanı yok ederek yerine beton blok dikip dışını bitkilerle süsleyip birazda teknolojiden faydalanarak konuyu şirin göstermeye çalışmak ne kadar doğru? Yeşil binalar bir pazarlama taktiği midir, gerçekte ne kadar sürdürülebilir, ne kadar samimidir?

Nasıl ki bir zamanlar bahçeli evler yıkıldı, yerine çok katlı apartmanlar geldi, yıllar sonra insan için sosyal ve teknik açıdan uygun olmadığı anlaşıldı. Yeşil binalar da bir anlamda öyle. Apartmanların yeni yeni moda olduğu devirde apartman için negatif söylemde bulunmak nasıl olumsuz bir  durum ise bu gün yeşil binalar hakkında olumsuz söylemde bulunmak aynı.

Yeşil Sertifikalar Sorgulanmalı mı?

Yeşil binaların bir başka özelliği de sertifikalandırılıyor olması. Kullanılan malzemeden itibaren binanın  yeşil bina olma uygunluğu bazı kriterlere göre sertifikalandırılıyor. Yeşil bina sertifikasına sahip binaların daha da değerleneceği ve iyi bir yatırım olacağı sürekli üzerinde durulan bir konu. Bir dönem sağlık sisteminde JCI sertifikasının önemli görülmesi, her ülkenin kendi sertifikasyon sistemini kabul edip diğerlerini önemsememesi gibi yeşil binalarda her ülkede kabul gören farklı bir sertifikasyon sistemi var. Bu sistem sürekli yeşil binaları ön plana çıkarıyor.

Konunun teknik ve sosyolojik detayları buraya sığamayacak kadar uzun. Ama bu günden gördüğüm yeşil binalar her ne kadar enerji tasarrufunu öne çıkartıyor olsa da geri planda görünmeyen önemli bir çevresel maliyet sistemi var ve bu maliyet tüketici ve çevreden  çıkıyor. Ayrıca sertifikalı binaya sahip olan bazı kişiler bunu bir övünç, reklam ve hava atma malzemesi de yapacaklardır. Ülkemiz her yeni tüketim malzemesinde bu tür örnekleri çokça gördü.

Belki de yeşil binaları konuşmak yerine güneş enerjisinden maksimum faydalanmayı konuşmak daha doğrudur. Binanın dış yüzeyine yeşil bitkilerle suni olarak  kaplamak yerine daha az betonlaşmayı desteklemek, insanların gerçek doğayla buluşmasını sağlamak, çöpleri ayrıştırmak, tüm kaynakları  bireysel olarak tasarruflu kullanmayı öğrenmek lazımdır.  

Sözün özü; Şehirleşme ve binalar konusunda  bugün ve ranta odaklı düşünce sisteminden önce, gelecek algısını, kalite bilincini, insan odaklı hareket etme düşüncesini aşılamak, sosyal dokumuzu ve toplum özelliklerimizi kaybetmemek, modanın etkisinden kurtulmak gerekiyor. Aksi taktirde yirmi yıl sonra her şey için geç olacak. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve akillibinam.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.