İlk otomasyon yapı marketi İzmir’de açıldı

Akıllı Bina (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 2568+ kez okundu.
 

İlk otomasyon yapı marketi İzmir’de açıldı

Türkiye'nin ilk otomasyon yapı marketini İzmir'de hizmete açan Gafur Alişer, daha üniversite öğrencisiyken girdiği işte aynı gün Leyla Alaton, Dinç Bilgin ve Kadir Has'a kapı sattı. Diyarbakır'da hayata gözlerini açtı. 16 yaşında üniversiteyi kazandı, inşaat mühendisi oldu. Hırslıydı, iş bulmak için İstanbul'a gitti. Ehliyeti ve yabancı dili yoktu ve İstanbul'u hiç bilmiyordu. Ancak buna rağmen, "Ehliyetli, yabancı dili olan ve İstanbul'u adı gibi bilen eleman arayan" otomatik kapı sistemleri şirketinde işe başladı. İşteki ilk gününde direksiyona geçerek trafiğin kilit olduğu Karaköy'e gitti. İlk kapısını Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton'a sattı. Aynı gün, dönemin medya patronu Dinç Bilgin'e kapı sattı. Yetmedi, devlet üstün hizmet madalyası sahibi, Türkiye'nin önde gelen hayırsever işadamı merhum Kadir Has'a gitti ve ona da kapı sattı. 1994 yılında rotayı İzmir'e çeviren Gafur Alişer, Türkiye'nin ilk otomasyon yapı marketini İzmir'de hizmete açtı. 200 çalışanıyla, bin kişiye ekmek sağlayan Alişer doğduğu toprakları, doyduğu toprakları "bir" seviyor. Ehliyetsiz şoför - Diyarbakır'da doğdunuz, zorlu topraklar. Okul hayatı nasıl başladı? - Çüngüş ilçesinde doğdum. 5 bin nüfuslu dağların arasında bir ilçe. Diyarbakır'dan 120 kilometre uzaklıkta. Aralık'ta yağan kar, Mart'ta kalkar. Burada okumaktan başka çare yok. Babam demirciydi, lise sona kadar demircilik yaptım. Dayımın oğlu mühendisti, güzel giyiniyordu, onun resimlerine imrenirdim. Ben de inşaat mühendisi olursam güzel giyinir, güzel bir hayatım olur dedim. Balıkesir'de dayım var diye orayı yazdım inşaat mühendisliğini kazandım. - İş hayatı nasıl başladı? - Üniversite bitince memleketteki Karakaya barajında şantiye şefi olarak çalışmaya başladım. 21 yaşında 140 kişinin başındaydım. Ama baraj bittince işsiz kaldım. O tarihte İstanbul'da ENKA eleman alıyordu. Gittim İstanbul'a. Dayımın arkadaşı beni işe sokacaktı. Askerliği henüz yapmamıştım. Bu durum engel yaratınca iş yattı, ama ben geri dönemezdim. Memlekette sağır sultan benim ENKA'da işe gireceğimi biliyordu. 'Yalandan da olsa bana iş bulun' dedim. - Nasıl bir iş buldular? - Dayım bir arkadaşını aradı. Bana soruyorlar 'İngilizcen nasıl', 'Berbat' diyorum. Dayım arkadaşına 'Harika' diyor. 'Araba kullanıyor musun?' diye soruyorlar, 'Karakaya Barajı'nda kullandım' diyorum. Dayım, karşı tarafa 'İyimiş' diyor. En son sorusu 'İstanbul'da Anadolu mu yoksa Avrupa yakasını mı iyi biliyor' diyor. İstanbul'a ilk gidişim... Karaköy'de iş görüşmesine gittim. Patron, Ahmet Yoğurtçuoğlu. Ben oturur oturmaz bütün doğruları anlattım. 'İstanbul'u bilmiyorum, İngilizcem yok, araba da kullanmadım' dedim. 'Boşver önemli değil' dedi. Katolog verdi elime, üzerinde otomatik kapı yazıyor. Ben hayatımda otomatik kapı görmemişim. 'Yarın iş başı yapıyorsun' diye beni uğurladı. - Heyecan zirve yapmış olmalı. İlk gün nasıl geçti? - 3 ay elimde el freniyle yaşadım. Araba görmemişsin, Karaköy rampa, dar sokaklar, Galata'nın dibi. Katlı otopark var, içine girmek sanat ister. İlk gün patron bana, 'Denizi sağına al, devam et. Sarıyer'e geleceksin rampayı vur. Çık, sola bakınca boğaz manzarasını göreceksin. Orada villalar var. Mimarın kapısında yat, 60 kapı sat' dedi. - Sattınız mı? - Patronun dediği yere gittiğimde, yırtık kotlu uzun saçlı birini gördüm. Ona 'Burada cins bir mimar varmış, benim patrona gün vermiyor' dedim. 'Boşver, bana da randevu vermiyor, gel' dedi. Aslında kendisiymiş yani, Mimar Haluk Velidedeoğlu. Beni 25-30 yaşlarında bir kadının yanına götürdü. Yürürken 'Büyük patronun kızı, yani burayı yapanın kızı' diye konuştu. O kız Leyla Alaton'muş ve ben ilk kapıyı ona sattım. Velidedeoğlu, bunu görünce 'Bir de gazeteci var, gel ona da satalım' dedi. O da Dinç Bilgin'miş. Gittim ve sattım. Velidedeoğlu bu kez 'Galerici varmış' dedi. Hemen gittim o da Kadir Has çıktı. Elbette o yaşta o isimler bana bir şey çağrıştırmıyor. Ben kapıları satıyorum, mutluyum. İlk gün böyle geçti. - İzmir serüveni nasıl başladı? - Bahçeşehir villaları yapılıyordu. 500 kapı satılacaktı. Patron 'İhaleye gireceğiz. Kazanırsak 4 ay askere geç git' dedi. Ama eğer öyle olursa bakaya durumuna düşerdim o zaman da Anadolu'da kız vermezlerdi, korktum. Patron '10 bin mark prim' vereceğini söyledi. Bahçeşehir ihalesini de aldık. Askere 17 bin mark biriktirerek gittim. Erzurum'da askere gittim. 5 Nisan kararlarıyla mark, ikiye katladı, bir anda bugünün 400 bin lirasına sahip oldum. Askerlik sonrası ailem Diyarbakır'dan İstanbul'a gelmedi. 'İzmir olursa geliriz' dediler. Ben de patrona 'İzmir'de otomatik kapı bayiniz olayım' dedim, serüven böyle başladı. 200 kişiye istihdam - İzmir'de işler nasıl? - Balçova'da dört kişiyle Egebeta'yı kurduk. 21 yıldır sektördeyim. Şimdi kendi içimizde 5 şirket var. 55 ilde 550'ye yakın bayimiz var. Belçikalı bir firma. yapı market kısmıyla ortaklık istiyor. 200 kişilik bir grupla 1000 kişiye ekmek veriyoruz. Egebeta artık bir marka. İzmir markası olarak bundan sonrası 2015 için verimli olmak zorundayım. 55 il neden 70 il olmasın? fikriyle hareket ediyoruz. - En büyük özelliğiniz samimiyetiniz. Çalışanlarınızla arkadaşsınız, buna tepki gösteren oluyor mu? - Evet samimiyim ve çalışanlarımla arkadaş gibiyim. Tepki de oluyor. Çalışanlarımma arkadaş olmam eleştiriliyor. Facebook'ta onlarla grubumuz var. Bana 'Facebook'ta bu kadar yakın olmanız bizi rahatsız ediyor. Bizim çalışanlarımız da istiyor' diyorlar. O tepkiye tek bir yanıtım var, 'Benim kapım hep açık. "Ülkenin sahibi Çanakkale'de" - Çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Diyarbakırlıyım, Açılımı doğru anlatamazsak taraf oluyoruz. Açılımın cevabı şu: Bir maç düşünelim, başlarken 'İyi olan kazansın' diyoruz. Biri 'Galatasaray kazansın', diğeri 'Fener için ölürüm' diyor. Kardeşim niye ölüyosun? Diğeri diyor 'Ben Fenerbahçe Cumhuriyeti kurarım'. Türkiye Cumhuriyeti var kardeşim. Açılımda samimiyet önemli. - Bu samimiyetin orta noktası nedir peki? - Bu ülke bizim. Bu ülkenin tarihi Çanakkale. Kim ülkenin sahibini arıyorsa, Çanakkale'ye gidecek. Benim Diyarbakır'ımın Çüngüş ilçesinden 16 kişinin ismi, Çanakkale'de var. Oturacağız ve tek bir platformda konuşacağız. Art niyetler olabilir, olmamasını da isteyenler olabilir. Ama önemli olan şu: Tanımadığınız Gafurlar var. Önyargılar olmadan ülkeyi birleştirmeliyiz. Bütün zenginliğimiz bu bizim. Çanakkale'de bana göre bunun ortak noktasıdır.
Türkiye'nin ilk otomasyon yapı marketini İzmir'de hizmete açan Gafur Alişer, daha üniversite öğrencisiyken girdiği işte aynı gün Leyla Alaton, Dinç Bilgin ve Kadir Has'a kapı sattı. Diyarbakır'da hayata gözlerini açtı. 16 yaşında üniversiteyi kazandı, inşaat mühendisi oldu. Hırslıydı, iş bulmak için İstanbul'a gitti. Ehliyeti ve yabancı dili yoktu ve İstanbul'u hiç bilmiyordu. Ancak buna rağmen, "Ehliyetli, yabancı dili olan ve İstanbul'u adı gibi bilen eleman arayan" otomatik kapı sistemleri şirketinde işe başladı. İşteki ilk gününde direksiyona geçerek trafiğin kilit olduğu Karaköy'e gitti. İlk kapısını Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton'a sattı. Aynı gün, dönemin medya patronu Dinç Bilgin'e kapı sattı. Yetmedi, devlet üstün hizmet madalyası sahibi, Türkiye'nin önde gelen hayırsever işadamı merhum Kadir Has'a gitti ve ona da kapı sattı. 1994 yılında rotayı İzmir'e çeviren Gafur Alişer, Türkiye'nin ilk otomasyon yapı marketini İzmir'de hizmete açtı. 200 çalışanıyla, bin kişiye ekmek sağlayan Alişer doğduğu toprakları, doyduğu toprakları "bir" seviyor. Ehliyetsiz şoför - Diyarbakır'da doğdunuz, zorlu topraklar. Okul hayatı nasıl başladı? - Çüngüş ilçesinde doğdum. 5 bin nüfuslu dağların arasında bir ilçe. Diyarbakır'dan 120 kilometre uzaklıkta. Aralık'ta yağan kar, Mart'ta kalkar. Burada okumaktan başka çare yok. Babam demirciydi, lise sona kadar demircilik yaptım. Dayımın oğlu mühendisti, güzel giyiniyordu, onun resimlerine imrenirdim. Ben de inşaat mühendisi olursam güzel giyinir, güzel bir hayatım olur dedim. Balıkesir'de dayım var diye orayı yazdım inşaat mühendisliğini kazandım. - İş hayatı nasıl başladı? - Üniversite bitince memleketteki Karakaya barajında şantiye şefi olarak çalışmaya başladım. 21 yaşında 140 kişinin başındaydım. Ama baraj bittince işsiz kaldım. O tarihte İstanbul'da ENKA eleman alıyordu. Gittim İstanbul'a. Dayımın arkadaşı beni işe sokacaktı. Askerliği henüz yapmamıştım. Bu durum engel yaratınca iş yattı, ama ben geri dönemezdim. Memlekette sağır sultan benim ENKA'da işe gireceğimi biliyordu. 'Yalandan da olsa bana iş bulun' dedim. - Nasıl bir iş buldular? - Dayım bir arkadaşını aradı. Bana soruyorlar 'İngilizcen nasıl', 'Berbat' diyorum. Dayım arkadaşına 'Harika' diyor. 'Araba kullanıyor musun?' diye soruyorlar, 'Karakaya Barajı'nda kullandım' diyorum. Dayım, karşı tarafa 'İyimiş' diyor. En son sorusu 'İstanbul'da Anadolu mu yoksa Avrupa yakasını mı iyi biliyor' diyor. İstanbul'a ilk gidişim... Karaköy'de iş görüşmesine gittim. Patron, Ahmet Yoğurtçuoğlu. Ben oturur oturmaz bütün doğruları anlattım. 'İstanbul'u bilmiyorum, İngilizcem yok, araba da kullanmadım' dedim. 'Boşver önemli değil' dedi. Katolog verdi elime, üzerinde otomatik kapı yazıyor. Ben hayatımda otomatik kapı görmemişim. 'Yarın iş başı yapıyorsun' diye beni uğurladı. - Heyecan zirve yapmış olmalı. İlk gün nasıl geçti? - 3 ay elimde el freniyle yaşadım. Araba görmemişsin, Karaköy rampa, dar sokaklar, Galata'nın dibi. Katlı otopark var, içine girmek sanat ister. İlk gün patron bana, 'Denizi sağına al, devam et. Sarıyer'e geleceksin rampayı vur. Çık, sola bakınca boğaz manzarasını göreceksin. Orada villalar var. Mimarın kapısında yat, 60 kapı sat' dedi. - Sattınız mı? - Patronun dediği yere gittiğimde, yırtık kotlu uzun saçlı birini gördüm. Ona 'Burada cins bir mimar varmış, benim patrona gün vermiyor' dedim. 'Boşver, bana da randevu vermiyor, gel' dedi. Aslında kendisiymiş yani, Mimar Haluk Velidedeoğlu. Beni 25-30 yaşlarında bir kadının yanına götürdü. Yürürken 'Büyük patronun kızı, yani burayı yapanın kızı' diye konuştu. O kız Leyla Alaton'muş ve ben ilk kapıyı ona sattım. Velidedeoğlu, bunu görünce 'Bir de gazeteci var, gel ona da satalım' dedi. O da Dinç Bilgin'miş. Gittim ve sattım. Velidedeoğlu bu kez 'Galerici varmış' dedi. Hemen gittim o da Kadir Has çıktı. Elbette o yaşta o isimler bana bir şey çağrıştırmıyor. Ben kapıları satıyorum, mutluyum. İlk gün böyle geçti. - İzmir serüveni nasıl başladı? - Bahçeşehir villaları yapılıyordu. 500 kapı satılacaktı. Patron 'İhaleye gireceğiz. Kazanırsak 4 ay askere geç git' dedi. Ama eğer öyle olursa bakaya durumuna düşerdim o zaman da Anadolu'da kız vermezlerdi, korktum. Patron '10 bin mark prim' vereceğini söyledi. Bahçeşehir ihalesini de aldık. Askere 17 bin mark biriktirerek gittim. Erzurum'da askere gittim. 5 Nisan kararlarıyla mark, ikiye katladı, bir anda bugünün 400 bin lirasına sahip oldum. Askerlik sonrası ailem Diyarbakır'dan İstanbul'a gelmedi. 'İzmir olursa geliriz' dediler. Ben de patrona 'İzmir'de otomatik kapı bayiniz olayım' dedim, serüven böyle başladı. 200 kişiye istihdam - İzmir'de işler nasıl? - Balçova'da dört kişiyle Egebeta'yı kurduk. 21 yıldır sektördeyim. Şimdi kendi içimizde 5 şirket var. 55 ilde 550'ye yakın bayimiz var. Belçikalı bir firma. yapı market kısmıyla ortaklık istiyor. 200 kişilik bir grupla 1000 kişiye ekmek veriyoruz. Egebeta artık bir marka. İzmir markası olarak bundan sonrası 2015 için verimli olmak zorundayım. 55 il neden 70 il olmasın? fikriyle hareket ediyoruz. - En büyük özelliğiniz samimiyetiniz. Çalışanlarınızla arkadaşsınız, buna tepki gösteren oluyor mu? - Evet samimiyim ve çalışanlarımla arkadaş gibiyim. Tepki de oluyor. Çalışanlarımma arkadaş olmam eleştiriliyor. Facebook'ta onlarla grubumuz var. Bana 'Facebook'ta bu kadar yakın olmanız bizi rahatsız ediyor. Bizim çalışanlarımız da istiyor' diyorlar. O tepkiye tek bir yanıtım var, 'Benim kapım hep açık. "Ülkenin sahibi Çanakkale'de" - Çözüm sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? - Diyarbakırlıyım, Açılımı doğru anlatamazsak taraf oluyoruz. Açılımın cevabı şu: Bir maç düşünelim, başlarken 'İyi olan kazansın' diyoruz. Biri 'Galatasaray kazansın', diğeri 'Fener için ölürüm' diyor. Kardeşim niye ölüyosun? Diğeri diyor 'Ben Fenerbahçe Cumhuriyeti kurarım'. Türkiye Cumhuriyeti var kardeşim. Açılımda samimiyet önemli. - Bu samimiyetin orta noktası nedir peki? - Bu ülke bizim. Bu ülkenin tarihi Çanakkale. Kim ülkenin sahibini arıyorsa, Çanakkale'ye gidecek. Benim Diyarbakır'ımın Çüngüş ilçesinden 16 kişinin ismi, Çanakkale'de var. Oturacağız ve tek bir platformda konuşacağız. Art niyetler olabilir, olmamasını da isteyenler olabilir. Ama önemli olan şu: Tanımadığınız Gafurlar var. Önyargılar olmadan ülkeyi birleştirmeliyiz. Bütün zenginliğimiz bu bizim. Çanakkale'de bana göre bunun ortak noktasıdır.
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve akillibinam.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.