Çirkinliğin Estetiği
Akıllı Bina
(İHA) - İhlas Haber Ajansı |
2226+ kez okundu.
Çirkinliğin Estetiği
Mevcut yapıları yıkmak yerine dönüştürerek yeniden değerlendirmek, sıkça rastladığımız mimari bir uygulamadır. Çoğunlukla eski ancak sağlam fabrika ya da depo gibi büyük yapılar modern konut ya da ofislere dönüştürülürken, sonuçta işlevsel olduğu kadar estetik düzeyi de yüksek mimari çözümler ortaya çıkar. Ancak aşağıda yer alan örnekte mimar, Doğu Almanya dönemine ait boş duran bir depoyu konuta dönüştürürken, binaya yeni bir estetik katmak yerine mevcut çirkinliği vurgulamayı tercih etmiştir.
Ancak bunu yaparken çirkinin içinden sade olduğu kadar ferah ve estetik iç mekânlar ortaya çıkarmayı başarmıştır. Göle doğru ise harika manzaralar elde etmiştir; yazının sonundaki linkte yer alan resimlere bakarsanız, sanırım bana hak verecekseniz. Yalıtım malzemesini de tavanda hafif bir sıva harcıyla bitirerek, aynı zamanda görsel eleman olarak kullanmıştır. Hem mantolama hem de iç yalıtımdan vazgeçince, devasa mekânı ısıtmanın zorluğunu içten dışa serinleyen farklı ısı bölgeleri çözümüyle aşmıştır. Bu bölgeleri, soğutma depolarına benzer şekilde, yumuşak-PVC perdeler ile birbirinden ayırmıştır. Böyle yaparak büyük iç mekân algısını korumuştur. Bunun sonucunda, kışın 50 m2 içeren ancak mevsim ile hava koşullarına göre büyüyen bir kullanım alanı oluşmuştur.
Bu açıdan anti-villa, aslında gizli bir estetik ve mükemmel çözülmüş bir ısı yalıtımı örneğidir. Eski beşik çatı yerine oluşturulan düz çatının köşesinde yer alan devasa beton oluk ise bence en doğru su yalıtımı çözümüdür. Tıkanabilen veya yetersiz kalabilen zarif giderler ve yağmur borularından çok daha iyi işlev gördüğünden şüphem yok.
Ancak tüm bunların ötesinde, sağlam olduktan sonra ayakkabı kutusu şeklindeki düz bir depo bile villa olarak değerlendirilebilirken, son yıllarda peş peşe yıkılan dönemsel yapılara bir mimar olarak içimin ne kadar sızladığını tekrar belirtmek isterim. Gerek cumhuriyetin simgesel yapılarından olması gerekse de döneminin tasarım ve mühendislik tekniği ile teknolojisini yansıtması nedeniyle mimarlık tarihi açısından bir endüstriyel yapı mirası niteliği taşıyan Maltepe Havagazı Fabrikası, kim bilir ne kadar güzel dönüştürülebilirdi. Hem müze hem de bir kültür merkezi olarak hizmet edebilirdi. Aynı şekilde Alman Hochtief firması tarafından tasarlanan ve inşa edilen Su Süzgeci binası ya da Çubuk Barajı Göl Gazinosu, Marmara Köşkü ve yıkılan benzeri tüm diğer yapılar da aşağıdaki yaklaşımla bambaşka değerlendirilebilirdi.
Salt bu açıdan bile çirkin görülen anti-villa’nın aslında ne kadar güzel olduğunu düşünerek, sizlere bu sıra dışı örneği tanıtmak istedim.
Zuhal Nakay
ÇİRKİNLİĞİN ESTETİĞİ
Berlinli mimar Arno Brandlhuber, yaygın beğeni anlayışına göre ‘itici’ veya ’çirkin’ olarak algılanan eşya ve sanat eserlerinin de kendilerine has bir estetik içerebileceğini anti-villa projesiyle ispatlıyor. Nürnberg Görsel Sanatlar Akademisi Mimarlık ve Kent Araştırma Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olan Arno Brandlhuber, aynı zamanda sıra dışı mimari çözümlerin uzmanı olarak sektörde adını kısa zamanda duyurmayı başarmış bir mimar. Potsdam yakınında bir gölün kenarında yer alan ve Doğu Almanya dönemine ait bir tekstil firmasının boş duran deposunun konuta dönüştürüldüğü projeyi, Brandlhuber ile Pichler Mühendislik birlikte geliştirmişler.
Sıra dışı mimari bir çözüm olarak karşımıza çıkan bu yapı, mimarın kendi deyimiyle bir ‘anti-villa’, çünkü konumu ve büyüklüğü villa özelliklerini içerirken, görünümü bu beklentileri asla karşılayamamakta. Genel olarak yıkmak ve yeniden yapmak yerine, ‘mevcut olanı değerlendirmek’ ilkesini benimseyen Brandlhuber, anti-villa projesinde mevcut yapıyı yıkarak yerine üç adet müstakil konut yapmaktansa yenilemeyi ve dönüştürmeyi tercih etmiş. Boş ve atıl durumda olan bu eski depoyu konuta çevirerek adeta estetiğin alışılagelmiş anlamını bizlere bir kez daha sorgulatmıştır. Berlinli mimar projeyi, malzeme üretimi için kullanılmış olan enerjiyi yine enerji gerektiren yıkım ile yok etmek yerine, yapının olabildiğince muhafaza edilmesi kurgusuyla tasarlamıştır. Projede, asbest oluklu levhalardan oluşan beşik çatı sökülerek, yerine su geçirmez beton düz çatı inşa edilmesi çözümünü ise mimar, “Harika bir manzara sunan harika bir platform oluştu” sözleriyle anlatmaktadır.
Mimar, mevcut binanın ‘çirkin’ görünümünü giydirme bir cephenin arkasına saklamaktansa, yapıyı tüm çirkinliği ile muhafaza ederek orijinal malzemeyi korumayı tercih etmiş. Cepheye açılan kaba açıklıklarda beklenilenin aksine, hem mantolama hem de iç yalıtımdan vazgeçerek, farklı ısı bölgeleri içeren bir çözüm geliştirmiş. Mineral esaslı ısı yalıtım levhalarıyla tavan ve duvarlarda geliştirdiği bu çözüm sayesinde, 500 m² büyüklüğündeki mekânı sadece bir sauna sobasıyla ısıtmanın mümkün olduğunu kanıtlayarak, mevcut yönetmeliğin ısı yalıtım şartlarını da yerine getirmiş.
Brandlhuber, mevcut yapıda yer alan ancak küçük boyutlar içeren pencere açıklıkları için de etkin bir çözüm geliştirmiş. Çalışmalarına başlamadan önce mevcut yapıda bir parti düzenleyerek arkadaşlarını ve komşularını davet etmiş, onlara büyük çekiçler ve benzeri yıkım aletleri vererek pencere açıklıklarını büyütmelerini rica etmiş. Yapı sahibinin de içinde olduğu konuklar bu ricayı ‘büyük bir zevkle’ yerine getirmişler. Bu sayede pencere açıklıklarının büyüklükleri rastlantısal, daha doğrusu onları açanların dayanıklılığına göre oluşmuş. Bu faaliyet, gücün tükenmesi veya statikçinin izin verdiği maksimum beş metre açıklığın elde edilmesiyle sonlanmış. Kaba pencere boşlukları güzelleştirilmeden oldukları gibi bırakılmış ve böylece mevcut yapının harap algısı vurgulanmış.
Brandlhuber, iç mekânda ise taşıyıcı olmayan tüm duvarları yıkmış ve mekânın merkezine banyo, mutfak ve saunadan oluşan işlevsel çekirdeği yerleştirmiş. “Doğrusu saunanın hayati bir gerekliliği yoktu, ancak kapının önündeki göl ile harika bir bütünlük sağladı” diyerek, bu konuda samimi bir itirafta da bulunmuş.
Brandlhuber, beton tavanın yalıtımı için mineral esaslı ısı yalıtım levhaları tercih etmiş. İki katlı olarak uygulanan mineral esaslı ısı yalıtım levhalarıyla oluşturulan tavan yalıtımı, mimar Brandlhuber’e ayrıca ısı yalıtım malzemesinin gözenekli yapısı sayesinde yankıyı en aza indirgeyen ses yalıtım özelliklerinden yararlanma imkânı da sunmuş. Tavandaki ısı yalıtımını farklı ısı bölgeleri çözümü ile birleştiren Brandlhuber, sonunda anti-villası ile mevcut yapı yönetmeliği ısı yalıtım şartlarını yerine getirmeyi başarmış.
Görseller: Anti-Villa
Kaynak: http://www.ytong.com.tr/dosyalar/user/ytong_aktuel-43.pdf
Çeviri: Zuhal Nakay, Y. Mimar İTÜ/ETH-Zürich
Mevcut yapıları yıkmak yerine dönüştürerek yeniden değerlendirmek, sıkça rastladığımız mimari bir uygulamadır. Çoğunlukla eski ancak sağlam fabrika ya da depo gibi büyük yapılar modern konut ya da ofislere dönüştürülürken, sonuçta işlevsel olduğu kadar estetik düzeyi de yüksek mimari çözümler ortaya çıkar. Ancak aşağıda yer alan örnekte mimar, Doğu Almanya dönemine ait boş duran bir depoyu konuta dönüştürürken, binaya yeni bir estetik katmak yerine mevcut çirkinliği vurgulamayı tercih etmiştir.
Ancak bunu yaparken çirkinin içinden sade olduğu kadar ferah ve estetik iç mekânlar ortaya çıkarmayı başarmıştır. Göle doğru ise harika manzaralar elde etmiştir; yazının sonundaki linkte yer alan resimlere bakarsanız, sanırım bana hak verecekseniz. Yalıtım malzemesini de tavanda hafif bir sıva harcıyla bitirerek, aynı zamanda görsel eleman olarak kullanmıştır. Hem mantolama hem de iç yalıtımdan vazgeçince, devasa mekânı ısıtmanın zorluğunu içten dışa serinleyen farklı ısı bölgeleri çözümüyle aşmıştır. Bu bölgeleri, soğutma depolarına benzer şekilde, yumuşak-PVC perdeler ile birbirinden ayırmıştır. Böyle yaparak büyük iç mekân algısını korumuştur. Bunun sonucunda, kışın 50 m2 içeren ancak mevsim ile hava koşullarına göre büyüyen bir kullanım alanı oluşmuştur.
Bu açıdan anti-villa, aslında gizli bir estetik ve mükemmel çözülmüş bir ısı yalıtımı örneğidir. Eski beşik çatı yerine oluşturulan düz çatının köşesinde yer alan devasa beton oluk ise bence en doğru su yalıtımı çözümüdür. Tıkanabilen veya yetersiz kalabilen zarif giderler ve yağmur borularından çok daha iyi işlev gördüğünden şüphem yok.
Ancak tüm bunların ötesinde, sağlam olduktan sonra ayakkabı kutusu şeklindeki düz bir depo bile villa olarak değerlendirilebilirken, son yıllarda peş peşe yıkılan dönemsel yapılara bir mimar olarak içimin ne kadar sızladığını tekrar belirtmek isterim. Gerek cumhuriyetin simgesel yapılarından olması gerekse de döneminin tasarım ve mühendislik tekniği ile teknolojisini yansıtması nedeniyle mimarlık tarihi açısından bir endüstriyel yapı mirası niteliği taşıyan Maltepe Havagazı Fabrikası, kim bilir ne kadar güzel dönüştürülebilirdi. Hem müze hem de bir kültür merkezi olarak hizmet edebilirdi. Aynı şekilde Alman Hochtief firması tarafından tasarlanan ve inşa edilen Su Süzgeci binası ya da Çubuk Barajı Göl Gazinosu, Marmara Köşkü ve yıkılan benzeri tüm diğer yapılar da aşağıdaki yaklaşımla bambaşka değerlendirilebilirdi.
Salt bu açıdan bile çirkin görülen anti-villa’nın aslında ne kadar güzel olduğunu düşünerek, sizlere bu sıra dışı örneği tanıtmak istedim.
Zuhal Nakay
ÇİRKİNLİĞİN ESTETİĞİ
Berlinli mimar Arno Brandlhuber, yaygın beğeni anlayışına göre ‘itici’ veya ’çirkin’ olarak algılanan eşya ve sanat eserlerinin de kendilerine has bir estetik içerebileceğini anti-villa projesiyle ispatlıyor. Nürnberg Görsel Sanatlar Akademisi Mimarlık ve Kent Araştırma Kürsüsü’nde öğretim görevlisi olan Arno Brandlhuber, aynı zamanda sıra dışı mimari çözümlerin uzmanı olarak sektörde adını kısa zamanda duyurmayı başarmış bir mimar. Potsdam yakınında bir gölün kenarında yer alan ve Doğu Almanya dönemine ait bir tekstil firmasının boş duran deposunun konuta dönüştürüldüğü projeyi, Brandlhuber ile Pichler Mühendislik birlikte geliştirmişler.
Sıra dışı mimari bir çözüm olarak karşımıza çıkan bu yapı, mimarın kendi deyimiyle bir ‘anti-villa’, çünkü konumu ve büyüklüğü villa özelliklerini içerirken, görünümü bu beklentileri asla karşılayamamakta. Genel olarak yıkmak ve yeniden yapmak yerine, ‘mevcut olanı değerlendirmek’ ilkesini benimseyen Brandlhuber, anti-villa projesinde mevcut yapıyı yıkarak yerine üç adet müstakil konut yapmaktansa yenilemeyi ve dönüştürmeyi tercih etmiş. Boş ve atıl durumda olan bu eski depoyu konuta çevirerek adeta estetiğin alışılagelmiş anlamını bizlere bir kez daha sorgulatmıştır. Berlinli mimar projeyi, malzeme üretimi için kullanılmış olan enerjiyi yine enerji gerektiren yıkım ile yok etmek yerine, yapının olabildiğince muhafaza edilmesi kurgusuyla tasarlamıştır. Projede, asbest oluklu levhalardan oluşan beşik çatı sökülerek, yerine su geçirmez beton düz çatı inşa edilmesi çözümünü ise mimar, “Harika bir manzara sunan harika bir platform oluştu” sözleriyle anlatmaktadır.
Mimar, mevcut binanın ‘çirkin’ görünümünü giydirme bir cephenin arkasına saklamaktansa, yapıyı tüm çirkinliği ile muhafaza ederek orijinal malzemeyi korumayı tercih etmiş. Cepheye açılan kaba açıklıklarda beklenilenin aksine, hem mantolama hem de iç yalıtımdan vazgeçerek, farklı ısı bölgeleri içeren bir çözüm geliştirmiş. Mineral esaslı ısı yalıtım levhalarıyla tavan ve duvarlarda geliştirdiği bu çözüm sayesinde, 500 m² büyüklüğündeki mekânı sadece bir sauna sobasıyla ısıtmanın mümkün olduğunu kanıtlayarak, mevcut yönetmeliğin ısı yalıtım şartlarını da yerine getirmiş.
Brandlhuber, mevcut yapıda yer alan ancak küçük boyutlar içeren pencere açıklıkları için de etkin bir çözüm geliştirmiş. Çalışmalarına başlamadan önce mevcut yapıda bir parti düzenleyerek arkadaşlarını ve komşularını davet etmiş, onlara büyük çekiçler ve benzeri yıkım aletleri vererek pencere açıklıklarını büyütmelerini rica etmiş. Yapı sahibinin de içinde olduğu konuklar bu ricayı ‘büyük bir zevkle’ yerine getirmişler. Bu sayede pencere açıklıklarının büyüklükleri rastlantısal, daha doğrusu onları açanların dayanıklılığına göre oluşmuş. Bu faaliyet, gücün tükenmesi veya statikçinin izin verdiği maksimum beş metre açıklığın elde edilmesiyle sonlanmış. Kaba pencere boşlukları güzelleştirilmeden oldukları gibi bırakılmış ve böylece mevcut yapının harap algısı vurgulanmış.
Brandlhuber, iç mekânda ise taşıyıcı olmayan tüm duvarları yıkmış ve mekânın merkezine banyo, mutfak ve saunadan oluşan işlevsel çekirdeği yerleştirmiş. “Doğrusu saunanın hayati bir gerekliliği yoktu, ancak kapının önündeki göl ile harika bir bütünlük sağladı” diyerek, bu konuda samimi bir itirafta da bulunmuş.
Brandlhuber, beton tavanın yalıtımı için mineral esaslı ısı yalıtım levhaları tercih etmiş. İki katlı olarak uygulanan mineral esaslı ısı yalıtım levhalarıyla oluşturulan tavan yalıtımı, mimar Brandlhuber’e ayrıca ısı yalıtım malzemesinin gözenekli yapısı sayesinde yankıyı en aza indirgeyen ses yalıtım özelliklerinden yararlanma imkânı da sunmuş. Tavandaki ısı yalıtımını farklı ısı bölgeleri çözümü ile birleştiren Brandlhuber, sonunda anti-villası ile mevcut yapı yönetmeliği ısı yalıtım şartlarını yerine getirmeyi başarmış.
Görseller: Anti-Villa
Kaynak: http://www.ytong.com.tr/dosyalar/user/ytong_aktuel-43.pdf
Çeviri: Zuhal Nakay, Y. Mimar İTÜ/ETH-Zürich
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.